Sağlıklı Kilimleri


Menemenci Kilimi


İlk düğüm atıldığından bu yana kadın tekelinde günlük bir uğraşı, bir yaşam tarzı ve sonunda bir gelenek olmuş kilim... Bundandır ki kadın kültürel birikiminin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bugün kilime uzaktan bakanlar saf duyguların, Anadolu romantizminin versiyonu diyor. Hatta kimilerimizin gözünde artık salt otantik bir unsur, çokça turistik bir meta olarak görülüyor.

Oysa kilim dokumacılığı kuşaktan kuşağa zenginleşmiş el sanatlarının en başında geliyor. Onu halıdan ayıransa dokuyanın yaşam tarzındaki farklılık. O yüzden göçer kültürüyle bütünleşmiş, çokça Yörükle birlikte anılmış. Tüm Anadolu gibi Akdeniz Bölgesi için de durum aynı; Toros etekleri ve Çukurova düzlüğünde yaşayan Yörük aşiretleri öteden beri bölgeyi önemli bir dokuma merkezi haline getirmişler. Teknik açıdan Tekeli, Döşemealtı, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Varsak, Avşar boylarının hepsi birer ekol sayılıyor. Tarsus yöresi de kaliteli örneklerin verildiği merkezlerden biri. Fakat farklı nedenlerle el dokumaları ya bitmiş ya da çok özel durumlarda yapılır olmuş. Son dokuyucuların birer birer ölmesiyle neredeyse kilim dokuma geleneği unutulmaya yüz tutmuş.

Bu konuda 2004 yılında Berdan Tarih ve Kültür Varlıklarını Koruma Vakfının katkılarıyla Tarsus bölgesinde yaptığımız ön araştırma hayli dikkat çekici sonuçlar verdi. Sağlıklı, Ulaş, Darıpınarı, Namrun ve Gülek gibi eski ve bugün nüfusu fazla merkezlerin kendine has motif ve örneklerinin neredeyse yok olduğu gördük. Öte yandan Sağlıklı (Bayramlı) Köyü örnekleri bölgede diğerlerine göre biraz daha dikkat çekici özellikler taşımaktadır. Fakat köyde bu dokumaları yapmış son bir iki usta kalmış. Dokumaların renk, kompozisyon ve oyu (motif) zenginliği kendine has özellikler taşıyor. Literatüre geçtiği gibi halk dilinde “Menemenci Kilimi” olarak anılıyor.

Sağlıklı Köyü Aydınlı Yörüklerinin yerleşim alanı olmuş. Tarsus'un hemen 13 km. kuzeyindeki eski kışlaklarını sürekli oturulur hale getirmişler. Kendileri gibi etraflarındaki Varsak, Avşar, Tekeli, Hayta, Karnıkaralı, Sarıkeçili, Karakoyunlu ve Saçıkara yörüklerine ait obalarda da dokumacılık oldukça yaygın durumda. Zamanında yaz kış demeden Akdeniz kıyılarından Bulgar Dağı yaylalarına dek uzanan yaşamlarında tarım ve hayvancılık kadar dokumacılığın da önemli bir yer tuttuğu görülüyor. Çok yakın bir geçmişte hemen hemen her evde bir tezgâh bulunmasına rağmen, günümüzde dokuma dendiğinde eski örnekleri misafirlere övünçle sergilendiği sıradan bir olay akla geliyor. Özellikle gösterilen çeyiz koleksiyonlarında çırpı denilen kilim yanında, savan (tırlık), oklavalık, taraklık, çuval, harar (haral), heybe gibi kilim teknikli dokumalar sayıca daha fazla. Geçmişte köyde anne ya da nene doğan her kız çocuğa bir kilim dokurken, artık bu gelenek kullanılmadan sandıklarda saklanan eskilerin anneden kıza aktarılmasıyla devam ediyor.

Neneler dokumalarda ıstar tezgâh ve kirkit kullanmış. Malzeme olaraksa deve, koyun ve keçilerin lifleri teşi ve kirmanla eğrilmiş. Dokumalar tezgâh genişliği nedeni ile çoğunlukla iki parçadan oluşuyor ve her parçaya şak ya da kanat deniyor. Küçük boy kilimler ise tek parçadan oluşmuş.

Görebildiğimiz Sağlıklı kilimlerinin kompozisyonunda iki tip göze çarpıyor: Egemen bir motifin merkeze oturtulması ve bir ya da birden fazla motifin yinelenmesi söz konusu. Renkler parlak tonlarda, fakat göze batmıyor. Son dokuma 40 yıl önce olunca motiflere verdikleri adları neredeyse unutmuşlar. Artık Tarsus'un Çağlayan Mahallesinde oturan 95 yaşındaki Emine Melemen (Süslü Emine) bile kızı Gülsüm Melemen'e dokuduğu son kilimleri görünce birkaç oyuyu hatırlıyabiliyor. Ayşe Geleç ise anasının kendine dokuduğu örneğin sadece Menemenci Kilimi olduğunu biliyor. 


Metin; Hüseyin Adıbelli
Berdan Fabrika Bacası, Ocak-Nisan 2008. Sayı 37. Tarsus